Yaprağın büyüsü


Bir sonbahar sabahında başkentin soğuğu yüzüme vururken uyanıyorum, güne başlamaya hazırım. Soğuk tenime işlerken sabah mahmurluğu yavaş yavaş dağılıyor. Yürüyorum, gitmem gereken yere yürürken adımlarım sakin, adımlarım dingin. Bacaklarım yürümekten yoruluyor , ağırlaşmaya başlıyor. Ayaklarım bedenimi taşıyamayacak kadar ağrıdığında durmam gerektiğini anlıyorum. Zihnim ‘’dur!’’ emrini verdiğinde bedenim ona itaat ediyor ve bir kavak ağacının altına çömeliyorum. Umursamazca oturduğumdan pileli eteğimi düzeltmeye gerek duymuyorum, ahlak çerçevesinin dışında kalıyorum. Kendimleyim, zihnimleyim sadece bu iki noktaya odaklanıyorum. Kavak ağacının altında kalakalıyorum , zihnimin yoğunluğu gün yüzüne çıkıyor aniden.
Zihnim, yoğun ve fazlasıyla düşünceli sanki ‘’ yarım kalmış bir işin devamını yapamamak , geç kalmak’’ gibi karışık bir şekilde diğer kavak ağacının altından beni selamlıyor. Kavak ağacının yaprakları savruluyor etrafa. Solup sararan yapraklar birbirine çarparak  çıtır çıtır sesler çıkartmaya başlıyor. Tarifi olmayan bu ses kulağımı tırmalıyor , aldırmıyorum. Huzursuz sesi dinledikçe ses güzelleşiyor, değişiyor ve bu gariplik hoşuma gitmeye başlıyor.


Elim istemeden hınzırca boynuma gidiyor, parmaklarım kolyemin ucunu kavradığında bir anıyı anımsıyorum. Tozlu rafta üstü örtülmüş bir anıyı. Yüzeyi Tırtıklı yaprak motifi anısı canlanıyor zihnimde. Bilinç dışım bana oyununu bir kez daha oynuyor. Kavak ağacının kokusu zihnimi açmaya başlıyor. Gitmem gereken bir dersim , yapmam gereken bir yığın sorumluluğum aklıma geldiğinde bu düşüncelerin altında eziliyorum. Her şeye zamanında yetişen biriydim eskiden, geç kalmaz vaktinde yapardım her şeyi. Şimdi ise canım isterse yapıyorum, kalbim ne derse onu uyguluyorum. Şimdi ne değişti de böyle yapıyorum ? bunun cevabını da bilmiyorum. Havada çok güzel bir koku oluşuyor birdenbire. Burun deliklerimden içeri giren hava bana iyi hissettiriyor.  Bu kokuyu bir yerlerden anımsıyorum. Yağmurdan önceki garip koku bu! Hey işte kafama düşen ilk yağmur damlası. Ve art arda gelen damlacıklar… istemeden de olsa kavak ağacının altından kalkıyorum, birdenbire doluya dönüşen yağmur karşısında ne yapacağımı kestiremiyorum. Adımlarımı hızlandırıp alelacele sığınabileceğim bir yer aramaya koyuluyorum. Caddeye kendimi attığımda etrafıma bakınıyorum. Ucu miyop gözlerim tarafında gözükmeyen  yola bir göz atıyorum. ’’aman ne kadar da uzun’’ demekten kendimi alamıyorum.  Fazlasıyla ıslak ve rahatsız hissetmeye başlıyorum. İstemsizce elim cebime gidiyor, dolu yağmasına ve kafamı acıtırcasına yağmasına rağmen ekrana bakakalıyorum. Hareketlerim duruyor ve bacaklarım bedenimi tutamayacak hale geliyorum. Olduğum yere çöküyorum, birazdan telefonumun bozulacak olmasına aldırış etmeden bakmaya devam ediyorum ekrana. Başım dönmeye başlıyor,  çömeldiğim yer sallanıyor sanki. Gözlerim kararıyor ve son duyduğum kulağı tırmalayan cızırtı sesi…

İkinci kısa öykü denemem ile karşındayım sevgili okuyucu, ne düşünüyorsun ? yorumunla, yorumlar kısmında buluşalım. İkinci bölümde görüşmek dileğiyle…

Yorum Gönder

34 Yorumlar

  1. Tebrik ediyorum.
    Fırsat buldukça okumaya geleceğim.

    YanıtlaSil
  2. 2. Bölümü merakla bekliyorummm

    YanıtlaSil
  3. Kafalar karışık anlaşılan.

    YanıtlaSil
  4. hımmmm ne vardı ekranda acaba. güzeldi. ankara, kavak, zihnin, düşünceler, miyopluk da tatlı detay :)

    YanıtlaSil
  5. Sonunu merak ettik sahiden. Başarılar Arselcim. :)

    YanıtlaSil
  6. Merakta bırakan, kışkırtan, sürükleyen bir anlatım. Seviyorum tarzını. Devam :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yorumun çok mutlu etti beni :)) teşekkür ederim

      Sil
  7. devamını merak ettim neler olacaak bir mesaj okudu herhalde ay ne gördü ki fenalaştı öylee çok heyecanlıydı :) yaprak çıtırtıları falan detayları sevdim :)

    YanıtlaSil
  8. bence gayet güzel, eline sağlık :)

    YanıtlaSil
  9. devamı olsun inş, :) kalemine , yüreğine sağlık

    YanıtlaSil
  10. ankara hüznün başkenti yakışır öyküye.

    YanıtlaSil
  11. Çok güzel detaylar eklemişsiniz.Adeta olayı yaşatıyorsunuz.Devamını bekliyoruz.

    YanıtlaSil
  12. Oldukça etkiliydi kavak ağacının altında bende vardım teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okurken anı yaşatabildiysem ne mutlu bana teşekkür ederim:))

      Sil
  13. Ankara, sonbahar ve hüzün güzel harmanlanmış; sahneleme, iç konuşma ve bilinç akışı yerinde kullanılmış, sonu merak uyandıran bir cep hikayesi oluvermiş. Kutlarım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim :)) beğenmenize sevindim

      Sil
  14. Kendim yaşıyormuş gibi okudum. Etkileyici devamını bekliyor olacağım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. okurken yaşıyormuş gibi hissetmene çok sevindim :) teşekkür ederim

      Sil
  15. Neler oldu neler olacak.. ne güzel yazmışsın, merak uyandırıyor. Deneme yazısı gibi de olmuş sanki. Kelemine sağlık Arselcim.

    YanıtlaSil
  16. tebrik ederim yazıların benim çok hoşuma gidiyor :)

    YanıtlaSil
  17. Bir süreliğine blog aleminden ayrı kaldım. Bu zaman zarfında bana yorum ve ziyaretlerle destek olduğunuz için çok teşekkür ederim, iyi çalışmalar.:)

    YanıtlaSil